Başyazı
Esas Akım
Devrim*
Tarih şaşılası güzelliklere
doğru ilerliyor; dünyamızın engebeli arazilerinde zulüm, rüzgarlara savruluyor.
Pol Pot,
Gonzalo önderliğinde komünist
gerillalar, Eritreli savaşçılar, Filipinler Halk Ordusunun Maoist gerillaları
kollarının bütün gücüyle tavı gelen demire vuruyorlar; Sandinistler, mücadeleci
geleneklerini hatırlamaya başladılar bile… İster misiniz, dağdan kopan ateş,
zulmü tekrar yakıp kavursun?
Emperyalist haydutlar kendi aralarındaki
it dalaşını tali plana alalı altı yıl oluyor. Onlardan biri olan Yankee
emperyalizmi Rus ayısının artık ininde son derece gelişmiş silahlarıyla değil
ekonomik vantuzlarıyla abluka altına alıyor. Rus ayısı her tarafına yapışan kan
emici milliyetçilik kenesinin yarattığı kan kaybının yanı sıra bürokratizmden
liberalizme dönüşün açtığı gediklerle de meşgul, onların ülkemizdeki uşakları Kutlu-Sargın çetesi onlardan daha
meşgul. Fakat artık onlara sosyal-faşist demenin temeli de kalmadı. Şimdi
komprador faşistler revaçta, bu nedenle uşak ruhların meyli de o yönde.
Şimdi çok bariz olarak iki cephe var.
Emperyalistlerarası muhtemel savaş bulutlarının dağılmasıyla yeni saflaşma
ortaya çıktı. Bir yanda emperyalizm ve işbirlikçileri, diğer yanda ülkelerin bağımsızlık, ulusların kurtuluş,
halkların devrim isteğinden oluşan cephe.
Büyük dönüştürücüler, büyük yıkıcılar olan
kitleler, parlak geleceklerini, mutluluk ve refahlarını namlunun ucunda
gördükleri oranda hayvanlar aleminin sistemi emperyalizmi tarumar
etmektedirler. Emperyalizm hayvanı kitleler tarafından parça parça
yutulmaktadır.
Anlaşılan ABD’nin yeni planı, Rus ayısını
NATO’da müttefik olarak görmek. Öyle ya halkları birlikte boğazlamak varken
dalaşmak niye! Ama ittifak kaç günlük! O Rus ayısı ki, sosyalizmin içinden
çıktı ve ona ihanet etti. NATO ittifakına ise haydi haydi ihanet edecek
demektir. Kaldı ki, emperyalist haydutlar arasında ittifak değil mücadele
esastır. Onları tekrar birbirine düşürecek olan kar hırsıdır, efendi olma
tabiatıdır, iğrenç planların sahibi olma karakteridir.
Rus ayısı, Vietnamlı, Kübalı uşaklarına da
ihanet etti. Bir zamanlar Rus sosyal-emperyalizminin paralı ordusu olarak onun
hegemonik çıkarları uğruna Afrika’da şövalyelik yapan Kastro, bugün kalkmış sosyalizmden dem vuruyor. Bırak bu
sahtekarlıkları Kastro efendi,
geçmişteki kirlerini güzel idealleri savunur görünerek temizleyemezsin; önce
kirli olduğunu, Brejnevlerin Afrika’daki
satranç tahtasında piyon konumunda olduğunu açıkla ki, az da olsa inandırıcı
olabilesin. Ya şu Vietnamlı piyonlara ne demeli, Rus efendi yardımı kesince Khieu Samphan, Sihanuk-Son San
ittifakıyla masaya oturuverdi. Gücü kalmadı çünkü, tanrı seni ve senin gibileri
Pol Pot’un gazabından korusun
demekten başka bir seçeneği kalmadı efendilerinin.
Esas Akım Savaş yerini Esas
Akım Devrime bırakma süreciyle birlikte çeşitli ülkelerdeki burjuva
klikler arasındaki sürtüşmeler başladı bile. İhanet kokularının yayılan pis
buğusu, ozon tabakasını değil ama kapitalist-emperyalist burjuvazinin ağını
deliyor. Burjuvazi müthiş bir şekilde itibar oksijenine ihtiyaç duyar hale
geldi.
Ülkede darbe fideliğinde boy atan son
parti de iktidardan alaşağı edildi. Darbeli yıllarda adını anmak bile
yaptırımla karşılaşmak demek olan “bir
bilen” Süleyman Demirel bugün yine iktidarda.
Bu duruma en çok şaşan Kenan Evren olsa gerek. Şaşkınlığı
normal, kışla mantığına sahip birisi için. Siyasetin mantığı şaşırtıcıdır, ve
en büyük şaşırtıcılar da kitlelerdir. Onlar civa gibidirler; siz koyduğunuz
kabın şeklinde kalacaklar, hep o kalış sürecek zannedersiniz, ama öyle olmaz ve
aflarsınız. O kitleler ki, en inanılmaz şeyleri yaparlar, “deldirtmem”
dediğiniz şeyi “delerler”. O kitleler ki dünya tarihine geçmiş en büyük
zorbalar olan Hitlerler, Brejnevler, Çin İmparatorları, Osmanlı
Padişahları zaptı rapt altına alamadılar, sizin 4.10’da gelen, kitle temelinden
mahrum darbeci iktidarınız nasıl istediği yöne kanalize edebilsin. 1982
Anayasası gibi Anayasa metinleri yeterli mi, kitlelerin yönetimi için?
Zalimler, kitlelerin rahminden doğarlar
ama kitlelerin yetiştirdiği unsurlar değildir. Onları, besleyen, vareden,
yetiştiren kaynak paranın sunduğu olanaklardır, mevkii hırsının doğurduğu itaat
ettirme, boyun eğdirme, hizmete koşma ruhudur. Para ve mevkii kaldırdığınızı
varsayın bir an, bir tek zalim türeyemeyecektir eminiz.
Şu sınıfların yarattığı insan tiplerine
bakın; her biri tarihten kendine bir kök arıyor. Irkçısı uluyan kurdun
efsanesine sarılıyor, feodali dinin ilk dönemlerine ve çok garip ama gerçektir
bürokrat ve kompradorların tarihte sarılabilecek bir kökenleri yok. Onlar
1919’lu yılların gerisine bile gidemiyorlar. Ama bugünün siyasi atmosferine
damgalarını vurabiliyorlar. Ve onlar tarihimizden bir Şeyh Bedrettin çıktığını dahi unutturmaya çalışıyorlar. Nasıl
unutulmasını istemesinler ki, o devrimci köylü önderini:
“Erzak, giyecek, davar, arazi ve bütün toprak mahsulleri umumun müşterek
hakkıdır. İnsanlar doğuştan ve tabii olarak eşittir. Birinin servet toplayıp
biriktirmesiyle, diğerinin ekmeğe bile muhtaç kalması ilahi maksada muhaliftir.
Nikahlı kadınlar iştirakten müstesnadır. Bu birlik haricinde kalan her şey
insanların müşterek malıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim.
Sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Emlakımızı karşılıklı
olarak tasarruf edebilmeliyiz.”
Nasıl ki, her toprakta her çiçek ömür
süremez ise insan kafasında da her fikir ömür süremez. İnsan beyni ihtiyacı
olan fikri alır, korur, savunur, uygular ve geliştirir. Bu nedenle bir
ırkçının, bir feodalin, bir kompradorun, bir bürokratın Bedrettin’in fikrine ihtiyacı yoktur ki, o fikirleri alsın,
korusun, savunsun, uygulasın, geliştirsin. Dikkat edelim, o dönemde Bedrettin’in müritleri kimlerdi? Yoksul
köylüler, Rum denizcileri, ahalinin baldırıçıplakları değil miydi?
Burjuvazinin iktidarı ele geçirmesi için
sokak savaşları yaptığı ve özgürlük, eşitlik, adalet sloganlarını kullandığı
dönemler öylesine küllendi ki ve o küller zaman rüzgarınca öylesine dört bir
yana savruldu ki…
Önümüzdeki yıllar, proletaryanın ve
devrimden çıkarı olan sınıfların büyük ileri atılımlarına tanık olacağız. Tarih
büyük dönüştürücülerin yıkıcılarını ve yapıcılarını tekrar tekrar
kaydedecektir. Barut dumanlarının genzi yakan kokusu ortalığı kaplayacaktır.
İşi biten insan anılarını yazmaya koyulur;
Özal işinin bittiğine devrimcilerden
önce karar verdi. Seçimlerden aylar önce anılarını yazmaya başlamıştı bile.
ABD’nin ihtiyaç duyduğu bir lider olmaktan çıkmıştı; Sabah gazetesinin
yayınladığı mektup unun sinyalini veriyordu. ABD küstürdüğü Demirel ile barışmıştı. Sabancı sirk cambazı gibi Anavatan
telinden Doğru Yol teline öylesine sıçradı ki, buna en büyük komprador Koç bile şaştı. Egemen sınıfların iki
kanadı ittifakını kurdu. Demirel-İnönü
elma şekeri ile kitleleri pasifize etmeyi planlıyorlar. Bu ABD’nin de işine
gelir.
Devrimcilerin sarılacağı biricik güç
kitlelerdir. Esas olan kitlelerin kendi bağımsız güzergahlarında
ilerlemeleridir. Gerici, komprador, bürokrat partilerinden yana beklenti içine
girmek aczin ifadesidir. Kendi öz güçlerine, kitlelerin büyük ileri atılımına
güvenmeyenler tahtakuruları gibi egemenler arası çelişmenin, o kadar ihanet
dolu, entrikadan geçilmeyen çatlaklarında yaşamaya mahkumdur.
_________
* Aydınlık Yol dergisi, (Başyazı) Ocak 1992, sayı: 2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder