"Bir bağ ki viran ola

İçi dikenle dola
Ayıklamak neylesin
Ateşle yakmayınca"
O, çok namussuz, çok sahtekar bir
kişi. Elindeki yüksek miktardaki paralar ve çevirdiği dalaveralarla devrimin
önünde önemli bir engel olarak gördüğüm için kızıyorum. Bak şimdi sana henüz
hiçbir yerde yazmadığım bir anımı anlatayım.
1987 senesinin Ekim ayında Ankara'da
2000'e Doğru dergisine gitmiştim. Ankara temsilcisi ve eski TİKP Merkez Komite
üyesi olan Hasan Yalçın ile konuşuyordum. O sırada dergi çalışanlarından Güner
Tokgöz yanımıza geldi. Hasan Yalçın ona sordu, "bu adamı tanıyor
musun?".Güner "yok abi tanımıyorum." dedi. Bu kez Hasan Yalçın
"Bu adam kongrede tek başına partiye kafa tuttu. Doğruları savundu. Haklı
çıktı." dedi. Ve ekledi: "seni siyasi büroya almak lazımmış, bizi
hizaya getirirdin.". Tekrar Güner’e dönerek bu defa şöyle dedi: “Ama bak
şimdi hiçbir şey yapamıyor, çünkü parası yok, para bizde.” Ben ona şöyle cevap
verdim. "Ben size tekrar katılmam, sizi de yanımda istemiyorum."
Hasan Yalçın’ı ziyaret etme nedenim
bana Ankara’da öğrencilerle kalacağım bir ev bulmasıydı. Geçen yıl Erzurum
Atatürk Üniversitesi'nde öğrenciydim, ancak orada okula devam etmem
engellenmişti ve ben aynı yıl sınavlara girerek Ankara DTCF Fransız Dili ve
Edebiyatı bölümünü kazanmıştım. Ama Ankara bana yabancıydı ev bulmam çok zordu.
Ankara, İstanbul gibi değildi, bana yabancıydı.
Ve Hasan Yalçın bana ev buldu. Ancak
ev bulduğuna pişman olup olmadığını bilmiyorum. Çünkü bulduğu evdeki dört
öğrenci o zaman Perinçek’in Sosyalist Parti’sini savunuyor ve gençlik dergileri
olan Gökyüzü dergisine gidiyorlardı. Genç arkadaşlarla (genç arkadaşlar
diyorum, çünkü onlar o zamanlar 1987’de 19-21 arasıydı ben ise 29 yaşındaydım.)
iyi bir diyaloğum oluştu ve dört arkadaşın hepsi Perinçek’e muhalif hale geldi.
Aynı zamanda Gökyüzü dergisinde de yönetim seçimi yapıldı ve Perinçek’i
savunanlar seçimi kaybetti. Bu kez dergi bizim elimize geçmişti fakat hemen
yayını durdurdular ve derginin kapısına kilit vurdular. Bizlere de Batıkent’te
oturuyor olmamıza izafeten “Pol Potçu Batıkent Kliği”. adını taktılar.
Daha sonraki aylarda Perinçek Ankara’ya
gelerek kendisine muhalefet etmeyen
gençleri toplamış ve onlara “Turgut cinayet örgütü kurmaya çalışıyor,
dikkat edin!” demiş. Ve o aylarda toplantı yapmak için dergide (2000’e Doğru
dergisi) oda istediğimizde, Hasan Yalçın “sizi adım adım takip ediyorlardır,
çok tehlikelisiniz. Benim başımı da yakmayın burada toplan tı yapmanıza izin
vermem.” dedi.

Yıl 2002, aylardan Ağustos sonu ve Hasan Yalçın "kalp krizi!!" sonucu
vefat ediyor!!!??? Hasan Yalçın hep "ben kızılım" derdi, kızıllara kızıl
bayrak yakışır. Devletin bayrağı değil...
Yıllar sonra Hasan Yalçın'ın
Perinçek ile gittiği Veli Küçük görüşmesinden dönüşte Uşak'ta kalp krizi
geçirerek hastanede vefat ettiğini öğrendim.
Hep kafamda şu soru oldu: Hasan Yalçın
"öldü mü, öldürüldü mü? Öldürülme ihtimali bence ağır basıyor, nedenine
gelince, o kişilik olarak ajan provokatör olacak birisi değildi. Ancak bildiği
çok şey vardı. Herhalde susturuldu!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder