DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
8 Mart 1857’de
kanla bastırılan bir mücadele vardır. Bu tekstil işçisi kadınların daha
iyi yaşam koşulları için verdikleri mücadeledir. Bu iş saatlerinin
düşürülmesi için verdikleri mücadeledir. Bu emekçi kadınların sosyal
haklar elde etmek için greve gittikleri mücadele günüdür. Onların zulme,
zorbalığa karşı, sömürüye karşı ileri atıldıkları gündür.
Gün elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan, burjuva karakterli, cins ayrımcısı bir avuç feministin günü değildir. Gün emekçi kadınların günüdür. Gün, dünya emekçi kadınlarının birlik, mücadele günüdür. Altınçağa omuz verenlerin günüdür.
1910 yılında Clara Zetkin’in önderliğinde II. Enternasyonal bu günü gelenekselleştirme kararı alır. Gün, dünya emekçi kadınlarının birlik, dayanışma ve mücadele günü olmuştur.
Her sorun gibi kadın sorunu da kendisini yaratan toplumsal şartlardan soyutlanamaz, koparılamaz. Toplumsal şartlar ne ise, içinde bulunulan aşama hangi kaynaklardan besleniyorsa sorunun kaynağı da oradadır. Bu nedenle kadın sorununun gökten zembille indiği ya da insanın dünyaya gözlerini kadın ya da erkek olarak açması ile sorun başlamıştır temeline dayanan bir tez daha baştan tıkanmış demektir. Belki de kadın sorununun feministlerce bu şekilde ortaya konmasındaki amaç sorunun önünü tıkamaktır. Çözümsüz bir sorun yaratmaktır. Biz, böyle olduğu kanısına sahibiz. Kadın sorununun çözümü, bu sorunu yaratan nesnel koşulların ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşir. Nesnel koşulların ortadan kaldırılmasında da kadın yalnız başına hareket edemez. Sorunun diğer yanında erkek de bulunmaktadır. Kadını dışlayan erkek nasıl daha baştan yenilmeye mahkum ise erkeği dışlayan kadın da aynı akıbete uğrayacaktır. “Gökyüzünün yarısını kadınlar omuzlar.”
Proleter kadın, kocasının düşmanı değil, kader birliği ettiği yoldaşıdır. Proleter kadının tavrı cinselliğinden (cins ayrımından) dolayı kocasına karşı olamaz.
Kapitalistin mantığı kardır. Kapitalist ister kadın olsun, isterse erkek. Feodalin mantığı da himayedir, mahiyeti altına almadır. Kadın sorunu bu temelde kadın sorunu olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle sorunun kaynağı Soyut ve anlamdan yoksun bir “erkek egemen ideoloji” tekerlemesi değildir.
Feminizm toplumsal muhalefeti yanlış yöne kanalize ederek onun zafer kazanmasını geciktirmek amacıyla bütünün yerine parçayı koyar. Bütün toplumsal muhalefettir, çok yanlı, çok yönlü, kapsamlı, giderek ayrıntıları da içeren bir muhalefettir. Kadın sorunu bu muhalefette önemli bir yere sahiptir, ancak muhalefetin kendisi yerine konamaz, enerji bütünüyle ona harcanamaz. Toplumsal muhalefetin güzergahı gereksiz olan şeyleri ortadan kaldırarak ilerlemektir. Kadın sorununun çözümü toplumsal projenin içinde yer alır. Ama bağımsız olarak değil diğer sorunların çözümüyle diyalektik bir bağlantı içinde olmak koşuluyla.
Yoksa kadın sorunu “düdük öttürme” sorunu olmadığı gibi “vakıf” sorunu da değildir. Kadın Sığınma Evleri, Mor Çatı Kadın Vakıfları gibi yerler kadını toplumsal muhalefetten koparan, erkeğin karşısına diken yerlerdir. Feministlerimiz “dayağa hayır” derken kastettikleri koca dayağıdır, yoksa statükonun şamarı değil. Çözüm olarak önerdikleri de “sığınma evleri”dir. Oysa sığıntı da kendi benliğini, psikolojisini aşağılamaktadır. O mücadele kaçkını olmaktadır. Sığınmak insana özgü bir tutum olamaz. Hem kimden sığınıyorsunuz? Mevzilenmek başka şeydir, sığınmak başka şey. Devrik bir faşist diktatör sığınır, bu onun karakterine uygundur. Mücadele kaçkını bir solcu kendine metropolleri mekan edinebilir, o da ona uygundur. Dilenci avuç açar, karşısındakinin insafına sığınır, ancak mücadele insanı sığınmaz, mevzilenir.
____________
Yukarıda yer alan, Dünya Emekçi Kadınlar Günü başlıklı yazı, Aydınlık Yol dergisinin Nisan 1992 tarihli 3. sayısının 14. sayfasından alınmıştır. KKS adıyla yayınlanmış, tarafımdan kaleme alınmıştır.
Gün elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan, burjuva karakterli, cins ayrımcısı bir avuç feministin günü değildir. Gün emekçi kadınların günüdür. Gün, dünya emekçi kadınlarının birlik, mücadele günüdür. Altınçağa omuz verenlerin günüdür.
1910 yılında Clara Zetkin’in önderliğinde II. Enternasyonal bu günü gelenekselleştirme kararı alır. Gün, dünya emekçi kadınlarının birlik, dayanışma ve mücadele günü olmuştur.
Her sorun gibi kadın sorunu da kendisini yaratan toplumsal şartlardan soyutlanamaz, koparılamaz. Toplumsal şartlar ne ise, içinde bulunulan aşama hangi kaynaklardan besleniyorsa sorunun kaynağı da oradadır. Bu nedenle kadın sorununun gökten zembille indiği ya da insanın dünyaya gözlerini kadın ya da erkek olarak açması ile sorun başlamıştır temeline dayanan bir tez daha baştan tıkanmış demektir. Belki de kadın sorununun feministlerce bu şekilde ortaya konmasındaki amaç sorunun önünü tıkamaktır. Çözümsüz bir sorun yaratmaktır. Biz, böyle olduğu kanısına sahibiz. Kadın sorununun çözümü, bu sorunu yaratan nesnel koşulların ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşir. Nesnel koşulların ortadan kaldırılmasında da kadın yalnız başına hareket edemez. Sorunun diğer yanında erkek de bulunmaktadır. Kadını dışlayan erkek nasıl daha baştan yenilmeye mahkum ise erkeği dışlayan kadın da aynı akıbete uğrayacaktır. “Gökyüzünün yarısını kadınlar omuzlar.”

Proleter kadın, kocasının düşmanı değil, kader birliği ettiği yoldaşıdır. Proleter kadının tavrı cinselliğinden (cins ayrımından) dolayı kocasına karşı olamaz.
Kapitalistin mantığı kardır. Kapitalist ister kadın olsun, isterse erkek. Feodalin mantığı da himayedir, mahiyeti altına almadır. Kadın sorunu bu temelde kadın sorunu olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle sorunun kaynağı Soyut ve anlamdan yoksun bir “erkek egemen ideoloji” tekerlemesi değildir.
Feminizm toplumsal muhalefeti yanlış yöne kanalize ederek onun zafer kazanmasını geciktirmek amacıyla bütünün yerine parçayı koyar. Bütün toplumsal muhalefettir, çok yanlı, çok yönlü, kapsamlı, giderek ayrıntıları da içeren bir muhalefettir. Kadın sorunu bu muhalefette önemli bir yere sahiptir, ancak muhalefetin kendisi yerine konamaz, enerji bütünüyle ona harcanamaz. Toplumsal muhalefetin güzergahı gereksiz olan şeyleri ortadan kaldırarak ilerlemektir. Kadın sorununun çözümü toplumsal projenin içinde yer alır. Ama bağımsız olarak değil diğer sorunların çözümüyle diyalektik bir bağlantı içinde olmak koşuluyla.
Yoksa kadın sorunu “düdük öttürme” sorunu olmadığı gibi “vakıf” sorunu da değildir. Kadın Sığınma Evleri, Mor Çatı Kadın Vakıfları gibi yerler kadını toplumsal muhalefetten koparan, erkeğin karşısına diken yerlerdir. Feministlerimiz “dayağa hayır” derken kastettikleri koca dayağıdır, yoksa statükonun şamarı değil. Çözüm olarak önerdikleri de “sığınma evleri”dir. Oysa sığıntı da kendi benliğini, psikolojisini aşağılamaktadır. O mücadele kaçkını olmaktadır. Sığınmak insana özgü bir tutum olamaz. Hem kimden sığınıyorsunuz? Mevzilenmek başka şeydir, sığınmak başka şey. Devrik bir faşist diktatör sığınır, bu onun karakterine uygundur. Mücadele kaçkını bir solcu kendine metropolleri mekan edinebilir, o da ona uygundur. Dilenci avuç açar, karşısındakinin insafına sığınır, ancak mücadele insanı sığınmaz, mevzilenir.
____________
Yukarıda yer alan, Dünya Emekçi Kadınlar Günü başlıklı yazı, Aydınlık Yol dergisinin Nisan 1992 tarihli 3. sayısının 14. sayfasından alınmıştır. KKS adıyla yayınlanmış, tarafımdan kaleme alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder